Motor Üzerine Aforizmalar ( 7 )
Tarih: 25.05.2005 Saat: 14:24
Konu: Motosiklet uzerine aforizmalar


MOTOR ÜZERİNE AFORİZMALAR ( 7 )

GERÇEK

Herhangi bir bireyin aklına, yaşamının her hangi bir diliminde bir motosiklet sahibi olmak düşüncesi girebilir, ya çocukluğundaki hoş bir anıdır , veyahut arkadaşının özlemle seyrettiği motoru ya da o artık ilallah dediği trafik sıkışıklığıdır, bazılarında ise alıp başını uzaklara gitme duygusu, içindeki boşluğu, bir çöl ıssızlığındaki dünyasını renklendirme arzusu, bütün nesneleri, bildiklerini yeniden tanımlama, yeni bir hayata başlama isteğidir bu...Aslında bu sebeblerin hepsi birbirine benzer, önemli olan bu karşı konulmaz düşüncenin, bir kere beyne sızması ve hiç çıkmamak üzere oraya yerleşmiş olmasıdır ki, inceleme konumuz budur.

Bireyin aklına bir motosiklet alma düşüncesi girdikten sonra kişinin, bir daha bu fikri söküp atmaya gücü yoktur. Tek çare bir motosiklet sahibi olmaktır. Giderek bütün hayallerini ufkunu rüyalarını bir motor kaplar.Evinin ya da ofisinin pencerelerinden baktığında gelecekte motorunu park edeceği yeri görür, feribot ile karşı sahillere geçerken şimdiye kadar hiç farkına varmadığı kuryelerle sohbet etmeye başlar, boş vakitlerinde gezdiği motor mağazalarında, kaskları kafasına giyer çıkarır, montları dener, eldivenleri takar, toplu taşım araçlarını kullanıyor ise cam kenarında oturur ve yanından geçen motorları heyecanla izler, markalarını tanımaya, seslerini aklında tutmaya çalışır...Bu süreç bazılarında uzun yıllar sürebileceği gibi kimilerinde çabucacık mutlu sonla noktalanır ama her hal-u kar da motorculuğun en zevkli dönemidir, bir çocukluk gibidir ve tamamen masallardan örülmüştür, bu ilk dönemde birey artık kendini terkeden sevgilisinin pek acı vermediğini hissetmeye başlar, patronun fırçalarını, evdeki mutsuzluğunu, insanlar arasındaki yalnızlığını ve farklılığını eskisi gibi umursamamaktadır nedense, o her akşam içtiği meyhaneye de pek gitmemektedir, internetde o suretler dünyasında da chat yaparken canının sıkılmaya başladığını anlar, sevişmeleri de tatsız tuzsuzdur, sanki bir şölen sofrasından hep aç kalkan bir türlü doyamayan biri gibidir, aklı hep motorlarda, adeta sonsuza doğru uzayıp giden gölgeli yollarda, içinde aylardır yıllardır beslediği, büyüttüğü motora binme, bir motor sahibi olma düşüncesindedir, hele bir de mevsim ilkyazsa, güneş ılık bir havada, hiçbir bulutun gezinmediği masmavi bir gökyüzünün içinde hiç yakmadan hiç üşütmeden parıldıyorsa, kişi giderek satış ilanlarına daha çok bakmaya, motor satan dükkanlara daha sık uğramaya, bilgisayarında yalnızca motor sitelerinde sörf yapmaya başlar,.Rüyalarında artık yalnızca renk renk, çeşit çeşit motosikletler vardır.En nihayet bu dayanılmaz baskıyı daha fazla sürdüremez, evliyse karısına, delikanlıysa ailesine , o hep kendisine karşı çıkan işteki arkadaşlarına son sözünü söyleyip motorunu alır ki, gerçek yaşamının o kutsal andan itibaren başladığını anlar, eski ben değildir artık, bir başka insana, ayrı bir varlığa dönüşmüş ya da dönüşmektedir, kendini kişisel bir serüvene bırakır, motora binmenin içsel bir yolculuk, bir kendini bulma süreci olduğunu ve motorun yalnızca bir simge, bir araç anlamına geldiğini, aslında yeni bir düşünce sistemine adım attığını ve bütün değerlerinin doğrularının inançlarının korkularının düşlerinin geleceğe dair hayallerinin ve arkadaş çevresinin tek tek değişmekte olduğunu fark eder ....






YALAN

Eğer biri, size bir motorcunun deli gibi aşık olduğunu söylerse, hatta bunu kendisi size itiraf ederse inanmayın....Aşkın en yaygın ve bilinen tanımı bütün zamanlarda, geceler ve gündüzler boyu, yalnızca bir varlığı düşünmek, onu aklından silip atamamak, dahası psikologların yaklaşımıyla beynin sürekli geviş getirmesi ise, bir motorcu kimliğin karşı cinsle, soluk soluğa, tepeden tırnağa titrediği, elini kolunu unuttuğu, uykularının düzenini yitirdiği gerçek bir aşkı yaşaması, bunu sürdürmesi ( motorcu kimliğinden önceki ya da motora veda edişinden sonraki yaşamına ait aşklar konumuz dışındadır ) imkansızdır...Bilindiği üzere bir gönülde hiç bir zaman iki aşk olmaz ve en önemlisi motor kendisine ihanet edeni, başka bir aşkın o ayakları yerden kesen meleksi kanatları, hülyalı dünyasıyla üzerine bineni asla affetmez, onu kaldırdığı gibi atar üzerinden, tarlalara bayırlara savurur.Şansı varsa canını kurtarır aşık motorcu ve bir daha asla böyle işe kalkışmaz, ikili bir oyunu sürdürmez, ya aşkını ya da motoruna binmeyi tercih eder.


ALDATMAK

Motor kullanan bir kişinin karısı aslında şanslı bir kadındır. Motosiklete binen ve onu yaşama biçimi haline dönüştüren eşinin kendisine nasıl bir yaşam sunacağını o kadınlara özgü sezgi yeteneğiyle ta başından anlayıp da her ne kadar eşinin böyle bir kimliğe sahip olmasını kabullenmiyor gibi bir görünüm sergilemesine karşın iç dünyasında kocasının motoruna şükran borçludur ve yuvasının mutluluğu adına ona sımsıcacık gülümser... Ama biz dört kişilik bir aileyiz sevgilim, motoruna da çocuklarla sığamayacağımıza göre ya da tatile bu yılda giderken sen yine bizim arabayı arkadan mı takip edeceksin, bu komedi daha ne kadar devam edecek artık dayanamıyorum, kimselerin yüzüne bakamıyorum diye sızlanırken bir yandan da kutsal evliliğinin güvencesi o sıcacık evinin bekaası adına kocasının motorunu kabullenmiştir...Kadın çok iyi bilir ki, biricik eşinin motoru ona kocaman bir dünya, sınırsız bir evren sunmaktadır...Kentin çeşitli yerlerine dağılmış tamirhanelerin, ustaların, alıp sattığı ve her biri için nice uykusuz geceler geçirdiği motorların, , haritaların, o kendi gibi arkadaşların , o kocaman hayallerin, bütün hafta sonlarını kaplayan o uzun yorucu yol serüvenlerinin arasında asla ikinci bir kadına yer yoktur, bunun aksini düşünmez bile, üstelik kocasından bir aşkın, bir gizli sevdanın bir motorcu için nasıl intihar anlamına geldiğini defalarca dinlemiştir, eşinin aradığının huzurlu bir ev ,sakin dingin bir kafa ve motorunun sevgisi olduğunu bilir, kendisinin de istediği farklı değildir zaten, böylece mutlu güzel bir yaşamın içinde bulurlar kendilerini...



CAN SIKINTISI

Bir motorcunun kitabında cansıkıntısı sözlüğü yeralmaz, onun her daim yapacak bir işi vardır...Kendini dinlemeye, tv karşısında uyuklamaya, içindeki boşluğu alkolle kumarla, zamparalıkla doldurmaya, kadınlarla o sonu gelmez ilişkimizi konuşalım tartışmalarına girmeye, semt kahvelerindeki geyik muhabbetlerine, yaşama dair bütün hayal kırıklığını lezzetli yemeklerden çıkarmaya hiç mi hiç vakti yoktur.

Hava yağmurlu, gün geçmek bilmiyor mu alır eline bezi gider motorunu siler, metallerini kaolle parlatır, akşam tv karşısında zap yapmaktan başı mı döndü biner motoruna, sahildeki bir çay bahçesinde bıcır bıcır konuşan sevgiler arasında, ince belli bardaktan bir çay söyler kendine, hem denizi gemileri martıları hem de motorunu seyreder, olmadı mı varoşlardaki o çirkin yüzlü binalar arasındaki tamirhaneye gider, piknik tüpün üstündeki kararmış yamru yumru olmuş bir çaydanlıkta demlenmiş çayı içer, yaşlı ustalarla yazılı olmayan bir bilginin derinliklerinde kaybolur saatin nasıl geçtiğini anlayamaz, mobilete binmiş kaşkollu ihtiyar amcayla, uzun saçları kaskının dışına taşmış cengaver ruhlu bir kuryeyle adlarını bilmese de durup sonu gelmez bir muhabbete girişir, yorgun mu keyfi yok mu tozlu pencereleri işlek bir caddeye bakan emekli kahvesine yağmurlu bir günde oturur, gelip geçen motosikletleri seyreder, hayaller kurur hatta sırf bunu yapmak bile onu mutlu eder, uyuşukluktan kurtarır. Bir motorcu hiçbir zaman şehirde yaşayan bir zombi değildir, gözleri bayat bir balığın donuk bakışları gibi insanın içini üşütmez, motorcu kimliği taşımak, sımsıcacık canlı bir organizmada yaşamak , hayata daima gülümseyebilmek demektir.


GÜZELLİK

Motoruna kendi oluşturduğu düşünce sistemiyle, bilgisiyle, ruhuyla binen her insan cazibelidir, çekicidir, , diğer bütün insanlardan farklıdır..Bu kişi ister mobiletine toprak patikalarda binen bir kasaba delikanlısı, ister düşüp kalkmaktan hurdaya dönmüş bir titanı kullanan bıçkın kurye, ister kampüsteki kürsüsüne burgmanıyla giden gözlüklü profesör ya da alabildiğine uzatmış olduğu ak saçlarını arkasından gümüş rengi bir kurdelayla bağlayan eski bmw li ihtiyar bir adam veya sıradan herhangi bir kadın olsun hepsi güzeldir, bu öyle bir güzellik ve cazibedir ki yaşları, eğitimleri, sosyal konumları, binilen motorun markasını değerini anlamsız kılar.. Sanki gecenin karanlığında ıssız bir kumsalda yakılmış şölen ateşinin kızıllığı ile yüzleri aydınlanan bu insanlar efsanelere, tarih öncesi çağlarda yaşayan bilmediğimiz ırklara aittir...Bu farklı gizemli güzellik ,yani motorcu kimliğinin cazibesi : belki sürekli ölümün kıyısında yürüme cesaretinden gelebildiği gibi sonsuz, hiçbir zaman bitmeyen bir çocukluğun masallarında varolma şansından da kaynaklanabilir.



Nejat GÜÇ

Vespa px 150- 2001

Üsküdar- istanbul
0 542 273 09 29






Bu haberin geldigi yer: Ikiteker Motosiklet Fan Klubu - Motosiklet ve motosikletli yasam kulturu
http://www.ikiteker.org

Bu haber icin adres:
http://www.ikiteker.org/modules.php?name=News&file=article&sid=399