Hayatin tadini cikart
Tarih: 10.05.2004 Saat: 19:55
Konu: ikiteker topluluğu


Bencil motorcu
Tuhaftır belki ama motorcunun bencili olmaz aslında. Yani en azından ben rastlamadım. Küçük günlük çıkarlardan bahsetmiyorum tabi, konumuz genel karakteristik özellikler. E, iyi de bu başlığı niye attık o zaman.
Orta yaşı geçgin arkadaşlarla sohbetteyiz. Herkes çocuklarından bahsediyor. Okula gideni var, henüz yolda olup da dünyaya gelmemiş olanı. Bahse konu bir motosikletten konuşurken “O ancak bizim çocuklara yakışır” demiş bulundum. Bizim filintalardan ikisi gülerek hemen masayı tık tıklayıp kulak çekmeye başladılar. Bir sinirlenmişim ki sormayın. Hani biz motosikletin yaygınlaşmasını istemiyor muyduk? Cevap evet. Peki motor bir ölüm aracı mı? Cevap hayır. Yahu her sorduğuma beklediğim cevabı veriyorsunuz da niye masadan şeytan kovuyorsunuz? Bir süre sonra ikisi de aslında çocuğuna motor alabileceğine hükmetti. Bu defa da geldik ilk tepkinin sebebine. Korkularının sebebi tehlike değilmiş. Bencil bunlar bencil. Çocukları kendi motorlarını alır diye dert etmişler meğer. Gerçi bizim toplum motora binmekten değil, çağrıştırdığı kavramdan korkar. Gerçek sorunumuz ele güne ne diyeceğiz fobileri. Varsa içinizde böyleleri, okusun “Motor Üzerine Aforizmalar”ı da hangimiz haklı görelim.
“Tecrübe, limitlerini bilmektir”


Binlerce yıl ata binen insanoğlunun genetiğine işlemiş bir uzantı olarak da açıklanıyor motor tutkusu. Bu yüzden onu çelik at olarak adlandıranlar bile var. Ama gerçek sebep çok daha farklı.

Geçtiğimiz hafta Çanakkaleli okuyucumuz Fırat Taşyürek bir soru sordu. O günden beri motor camiası olarak bu sorunun cevabını kuyudan çıkartmaya çalışıyoruz. Altından kalkamadık desem yeridir. Soru mu neydi? Gülmeyin ama. Orta yaşlı olduğunu söyleyen okuyucumuz Fırat Taşçı, motosiklet almaya karar verdiğini ancak bunun için gerekçelerini ve duygularını akrabalarına anlatamadığından yardım istiyordu. "Bana bir insanın neden motosiklete bindiğinin gerçek sebebini açıklar mısınız?" diyor Taşçı.
Böyle basit bir soruyu rahatlıkla kendim cevaplayabileceğimi düşünerek önce yazdım, sonra sildim. Yazdım-sildim, yazdım-sildim. "Özgürlük" dedim olmadı, "Hobi" dedim tutmadı, "Trafik" dedim yetmedi, "Hepsi" dedim kesmedi. Hani, gelişmiş bilgisayara "Ne var, ne yok" demişler, cevap vermeye çalışırken bozulmuş ya; o misal. Okuyucu, "Bilmem ne modelin triger kayışı" dese cevabı bulmak daha kolay. Kendi kendime "Ulan sen motora niye bindiğini bilmiyorsun daha" diye bunalıma gireceğim neredeyse. Vallahi ben de merak ettim...
Baktım olacak gibi değil, attım topu motor camiasına. Dedim ki “Var mi bunun cevabını iki cümleyle önce kendine, sonra bana özetleyecek birisi”
İşte gelen cevaplardan bazıları:

İki cümleyle açıklayayım “Ben sırıtmak için biniyorum. Ben sırıtmak için biniyorum” (Ankara’dan Orkun)

Yapabileceğin şeylerin limitlerini araştırmak için bir enstrümandır motosiklet. Mücadeledir, spordur, hayat iplerinin kendi ellerinde olduğunu görmenin alışkanlık yapıcı tutkusudur. Bir insanin parasını, malını mülkünü, en gizli sırlarını ele geçirebilirsiniz ama onun eğitimle kazandıklarını asla. Hiç kimse size motosiklet kullanırken edindiği şartlı reflekslerini, tecrübesini, geliştirdiği motor kabiliyetini istese de aktaramaz. Ve şuur altı olarak bunun paha biçilemeyecek kıymette olduğunu biliriz. Elde etmenin tek yolu o işi öğrenip yapmak, yıllarca uğraşıp geliştirmektir. Resim yapmak, ameliyat etmek, proje çizmek, yüzmek, bisiklete, motora, patene binmek, kaymak, dalmak, uçmaktır. Amerika’dan Donald Duck.

Ben hoşuma gittiği için motosiklete biniyorum. Profesyoneller (kuryeler vs) veya tek ulaşım aracı olanlar haricinde, herkes hoşuna gittiği için motosiklete biniyordur. Bundan mutluluk duyduğu haz aldığı için. Daha fazla bir açıklaması olduğunu sanmıyorum. Zaten mutluluk tek başına yeterlidir. Adana’dan Nx4 Falcon.

En temel haliyle cevaplarsam, verdiği özgürlük hissi içindir diyeceğim. Araba-bisiklet-kamyon ve hatta uçak kullandım. Hiçbiri (belki uçak hariç) beni makinenin bir parçası yapamadı. Motorda ise farklı. Onunla bir bütün olmanız, uyumlu olmak için beraber hareket etmeniz lazım. Bir yerde erkek-dişi ilişkisi gibi. Akıcı olmak için karşı tarafın ne tepki vereceğini bilip hareketlerini ona uyacak şekilde düzenlemek. Yine de sanırım en güzeli, soran arkadaşa; "Bir kere motora bin, ondan sonra ne hissettiğini bana anlat" demek. Yaşamayan insana ne kadar tarif etseniz de bos. Brüksel’den İlker

Sanırım bu arkadaşa; "Bir kere bin anlarsın" demek en kestirmesi galiba. "Atla arkama da bir grup gezisine gidelim" de ve al adamı gezdir iki saat, anlasın hanyayı Konya'yı. İstanbul’dan VAP53.


Yaşamadan anlaşılmaz ama eminim okuyucu şu duygu anlarını hatırlayacaktır. "Yaşı 10 ve bayramlıklar başucunda, yarın sabah bayram ve içi içine sığmıyor. Babası ilk bisikletini almış ve monte ediyorken başında sırıtarak bekliyor. Kendi yaptığı ilk uçurtmayı denemek üzere arkadaki boş arsaya gidiyor. Çocukluk aşkı ile ilk kez göz göze geldiğinde, onun gülümsediğini gördüğü an"
Eh, en azından bunlar derecesinde bir heyecanı 30-40 ya da 50 yaşında tekrar hissetmek istemez mi? Bu duygu halleri motosiklete yeni başlamakla ilgili değil bence. Dün biri ile birlikte kask aldık. Bu şahsı yeni kaskını/oyuncağını denerken, sökerken, dışını parlatırken görecektiniz. Onun da bayramlık çocuktan farkı yoktu pek. Bence siz okuyucuya en son ne zaman kalbinin pırpır ettiğini sorun. İnvisible
+ + + + +

Motor üzerine aforizmalar (1)
Motosiklet gruplarının mail listelerine de aboneyim doğal olarak. Birkaç gün önce gruba gönderilen “Modern zamanların şövalyesi” konulu yazıyı önce bir arkadaşımın motosikletinde yaşadığı probleme çözüm araması zannettim. Biraz okuyunca mektup tadında olduğunu hissettim. Sonra ödüllü bir edebiyat yapıtından tercüme sandım. Bitirdiğimde ise istemsizce sırıtıyordum. Evet, tam da düşünüp tasvir edemediklerimi anlatıyordu. Teşekkürler Nejat Güç, hepimize tercüman olduğun için. İşte size bir motorcunun toplumsal etkileşimleri. Haftalar boyu sürecek anlatıların ilk bölümü:

Evlilik
Eğer bir motorcu evli ve yaşı kemale ermişse, karısı her ne kadar ona kızsa, sürekli söylense, “Andropoza girdin sen” gibi yakıştırmalarda bulunsa da içinden kocası ile iftihar eder ama bunu belli etmez. O, öteki erkeklere benzemeyen farklı bir adamdır çünkü. Diğer hemcinsleri gibi elindeki uzaktan kumanda ile gün boyu televizyon karşısındaki koltukta uyuklayacağı yerde; kendisine saygı duyulması gereken bir yaşam tarzı seçmiştir. Kadın, adama sızlanıp dursa da kocasını motoruyla sevdiğini, hatta bunun adının aşk olduğunu, saçları kesilince gücü tükenen Samson gibi kocasının motorunu yitirince yok olacağını ve bütün ışıltısını yitireceğini bilir. Çocuklar ise motor kullanan ve hiç yaşlanmayan, dahası bütün diğer babalardan ayrı kendi babalarına hayrandırlar. Okulda “Benim babamın motoru var” diye anlatmaya başladıklarında sözcükleri heyecanla titrer, gözleri pırıldar.

Felsefe
Bir motorcu, motor kullanmaya başladığı ilk andan itibaren karşılaştığı kişisel, iş ve aile sorunlarına değişik bir mantıkla yaklaştığını, kendisinin artık eski kendi olmadığını şaşkınlıkla fark eder. Motorundaki küçük bir arızayı keşfetmekte kullandığı yöntemler, motora dair yaşanılan olaylardan çıkarılan dersler, deneme yanılmalar, ustalardan kazıklanmalar, arkadaş tarafından kandırılmalar, o hayallerdeki motora erişme çabası, garip bir biçimde motorcunun kendi yaşama sanatını da zenginleştirir. Gündelik hayatını sürdürürken hep bu kişisel öğretilerden faydalanır.
+ + + + +

Vizontele Tuuba
Film 1980 yazında geçiyor. O yılları hatırlayıp da filmi seyreden herkesten neredeyse aynı tepkiyi aldım; “Beni çocukluğuma götürdü”. Filmin zamansal kurgusunda hiçbir hata yok. Peki nasıl oluyor da o yıllarda aşina olduğumuz ikitekerlekli araçlara bugün birisi binmeye kalktığında yadırgayabiliyoruz.
Bugün; Konya’ya, Düzce’ye, Bafra’ya, Adana’ya gittiğinizde köy evlerinde bile bir motosiklet olağan taşıtlardandır. Kimse garipsemez, binene de kızmazlar. Tarlaya gitmenin en kolay yolu motora atlamaktan geçer. Oysa bugün megapollerin ürkek bireyleri olarak her şeyden korkar olmuşuz. Bombalar patlar, köprünün halatı kopar, tinercisi çanta kapar. Bir karış karda bile ödümüz travma geçiriyor. Köyde de köprüyü sel almıyor, ya da her mahallenin bir delisi korku saçmıyor mu? Köye metrelerce kar yağdığında yola tuz mu atılıyor sanıyorsunuz? Hiç mi kaza olmuyor köylük yerde? Herkes araba parası biriktirme peşinde. Sadece bir hobi aracı değil bu ikiteker, artık anlamak lazım. Farkında değilsiniz ama motosikleti sevmeyen arabaya mahkumdur.

+ + + + +
Motorcunun komplo teorileri (3)
+Kaskların belli bir ömrü olduğu, kask üreticileri tarafından uydurulmuş bir yalan mıdır? Nasıl olup da bilmem kaç “G” darbeye dayanıklı bir kask bir kere yere düşünce artık güvensiz sayılmaktadır?
+Büyük camlı mağazaların yanından geçerken kendisini izlemeye çalışan sürücülerin sebep olduğu kazaların istatistikler içerisinde bulunmayışının sebebi, böylesine abuk bir şekilde meydana gelen kazaları ele güne duyurmak istemeyen, yetki sahibi motor kullanıcısı büyük abilerimizin girişimlerinden kaynaklandığı doğru mudur?
+Nazi kaskının chopper tarzı kullanıcılar tarafından çoğunlukla beğeniliyor ve kullanılıyor olmasının sebebi, Hitler’in motosikletlere önem vermesi ve bu nedenle anlaşılmaz bir biçimde motosiklet genetiğinin oluşup, sürücüye yansıması sonucu olabilir mi?
+Racing binicilerinin astronot, enduro kullanıcılarının ise uzaylı gibi giyinmesinden sonra chopper sürücülerinin kıyafet anlayışı sadece “Klasik” seviyor olmakla açıklanabilir mi? Yeni kot montumun kollarını keserken içimde hissettiğim hafif sızı benim tam bir chopper sürücüsü olmadığımı mı göstermektedir? Beklersem bu tuhaf duygu zamanla geçer mi?
+Grup sürüşlerinde liderin kendisini arada bir kervan çeken eee, şey gibi hissettiği doğru mudur? Doğruysa bu nasıl bir histir?






Bu haberin geldigi yer: Ikiteker Motosiklet Fan Klubu - Motosiklet ve motosikletli yasam kulturu
http://www.ikiteker.org

Bu haber icin adres:
http://www.ikiteker.org/modules.php?name=News&file=article&sid=230