Arama     Konular    
  Üye Ol antalya escort Ana Sayfa  ·  Konular  ·  Dosyalar  ·  Hesabınız  ·  Haber Gönder  ·  Top 10  ·  T.C Karayollari Haritasi  
Ana Menü
· Ana Sayfa
· 2. El Ilanlar
· Anketler
· Ansiklopedi
· Arkadaşına Tavsiye Et
· Arşiv
· Bize Ulaşın
· Dosyalar
· Faydalı İçerik
· Forumlar
· GizlilikPolitikasi
· Haber Gönder
· Hakkimizda
· Harita
· Konu Başlıkları
· Oyun Alanı
· Top 10
· Videolar
· Web Links
· Üye Günlüğü
· Üye Listesi
· İzlenimler
· Özel Mesajlar

Kimler Sitede
Şu an sitede, 109 ziyaretçi ve 0 üye bulunuyor.

Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.

Giris
Nickname

Şifre

Guvenlik Kodu: Guvenlik Kodu
Guvenlik Kodunu Yeniden Yaziniz

Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.

Dost Siteler
www.webevi.com www.lamaorda.com www.saglikbilgisi.com www.bilgisayarbulteni.com www.thelostdownload.com www.ucretbordrosu.com


Ikiteker Motosiklet Fan Klubu - Motosiklet ve motosikletli yasam kulturu: Forums

Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi :: Başlık Görüntüleniyor - 7 ülke, 7 gün, 2500 kilometre: Batı Alpler Geçişi-Film ekli
 YardımYardım   AramaArama   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

7 ülke, 7 gün, 2500 kilometre: Batı Alpler Geçişi-Film ekli
Sayfa Önceki  1, 2, 3, 4, 5  Sonraki
 
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi Forum Ana Sayfası -> Geziler/Toplantilar
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
utku
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 28, 2003
Mesajlar: 232

MesajTarih: Sal Ağu 03, 2004 11:58 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Hadi artık yayınlayın bir sonraki bölümü, meraktan çatladık icon_biggrin.gif
_________________
Basri Utku
Aprilia Pegaso 650 i.e.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
Ilker
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Aug 13, 2003
Mesajlar: 2531
Nerden: Bruksel

MesajTarih: Sal Ağu 03, 2004 1:06 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

utku demiş ki:
Hadi artık yayınlayın bir sonraki bölümü, meraktan çatladık icon_biggrin.gif


Sinan'in kendine ozgu tarzini bozmamak icin devamini getirmiyorum. O yazsin, hemen arkasindan ben de patlatacagim icon_smile.gif icon_smile.gif icon_smile.gif
_________________
Entia non sunt multiplicanda praetar necessitatem¹...


Ilker Eryilmaz
2004 Suzuki SV650 S
Belcika/Bruksel
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
sinanozgen
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 25, 2003
Mesajlar: 2136

MesajTarih: Çrş Ağu 04, 2004 10:14 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Sanco Panco'nun günlüğü,

1. günden devam:

Not: Resim yükleyemiyorum. Ilker benim yerime sen ekleyiver bir şeyler, vaktin olursa.


Dış Ses: "Don ve Sanço at ile eşeklerine atlayarak Spa'dan ayrıldıklarında vakit çay saatine yaklaşmıştır, durum vahim, hava sıcaktır. Kendilerini otobana vuran kahraman ikiliyi bakalım hangi maccerrralar beklemektedir ınınınnınnnn..."

Öndeki atı takip etmek güç değildi, sağolsun Don Kişot gayet nizami sürüyor, mahmuzlamıyordu atını. Benim eşek 100 km/s. gibi bir ortalama tutturmuştu, ortalıkta çok fazla bir yokuş da olmayınca Belçika'yı bitirip Lüksemburg'a daldık.



Çok geçmeden benim benzin göstergesinin çok da iyi çalışmadığı ortaya çıktı, dan diye düştü ibre. O sırada dolu yağmaya başlayınca hemen kenara çektik, ben Louis'den ikisi beş paraya aldığım yağmurluk takımı giydim. İyi ki iki parçalı almıştım, tulumları giymesi çok zor...

Hemen sağa çekip eşeğe saman, aman, benzin aldık. Bu Lüksemburg Krallığı kral yerdi vallahi, benzine vergi mergi yoktu. Hemen şipşak yaptığım bir hesap ile benim eşeğin bir depo saman ile ortalama menzilinin 150km. olduğunu hesapladım. Fakat o da nesiydi? Insanlar benzinden başka paket paket hatta kutu kutu sigara alıyordu. Don'a sordum, buranın kralı demiş ki; "sigaradan da vergi almayalım". Hal böyle olunca bu durumun normal olduğu anlaşıldı, hazır sınır falan da yokken diğer ülkelerden at ve eşek arabalarına atlayan diğer ülke şövalyelerinin bu küçük ülkeden sigara ve benzin kaçakçılığı-stokçuluğu yaptığı anlaşıldı.


Buranın başkenti olan Lüksemburg şehrine girdiğimizde saat 18 sularıydı ve fırtına havası vardı. Şehrin ortasından derin bir vadi geçiyor, içinde su varmış gibi bir izlenim verse de burası meşhur Luxembourg Bahçeleri... Biraz konuşup durmamaya karar verdik ve bir yayageçidinden gerisin geri U dönüşü yaptık. Ben duymadım ama Don Abi'ye ağır laflar söylemişler; "huoop ulen tek yön" diye bağırmışlar. Meğer o yol sadece otobüsün aksi istikamette gidebileceği bir iki yönlü yolmuş. Eee, ne var biz de bir nevi turist otobüsü sayılırız, anladık...

Neyse bir şekilde Lüksemburg bitti, aniden Fransa'ya girdik, acayip bir yağmur bastırdı. Yukarıda gördüğünüz resmi bir köprü altında çektiğimizde Don Kişot epeyce ıslanmış, ben ise benim önü kapalı eşek sayesinde paşalar gibi kuruydum. O gün, diyebilirim ki ben Kişot gibi asil, O Panço gibi boynu bükük durumda idi. Çok ıslanan ve deri ceketi su geçiren, ayakları su içinde yüzen Don Sanço Panço, "bir yer görürsek duralım" dedi. Heyhat...

Otobanda giderken birden "Peage" yani ödeme tabelaları ile karşılaştık, hoop bir takım gişelere geldik, 2 euro civarında bir Deli Dumrul(bu hikayeler birbirinden ayrıydı galiba ama olsun) durumu ile kurtardık paçayı. Az sonra birden başka bir gişe, hoppala, başka bir yola geçmedik ki dümdüz gidiyoruz. Hava sağanak yağmur, bu sefer "bilet al" gişesi. Buruşuk ve ıslak bileti cebime tıkıştırdım. Eşeğe tank çantası koyamadığım için durup yağmurluğu açıp cebime tıkıştırıyorum.

Bu gişeden sonra yeni BMW miğferimin buhar yapmaz iç katmanının ıslandığını, buğu değil ancak görüşü engelleyici bir iç ıslaklık oluştuğunu farkettim. Don Kişot biraz hızlandı, sanırım çok ıslanmıştı ve artık beni beklmeye sabrı tükenmişti. İleride benzinci gördüm ancak kendisi uzaklaşmıştı ve sapıp sapmadığını göremedim. "Sapacak olsa herhalde sapak kısmında beklerdi" diye düşünerek devam ettim. Az sonra gene "Peage", ıslak bileti veriş, gişeleri geçiş ancak orada olacağını düşündüğüm Don'un yerinde yeller esmesi. Herhalde benzinciye sapmıştı. Çok yağmur vardı, motoru görünür bir yere koyup, park sahasındaki telefon kulübesine girdim...

Not: Don Kişot top sende... Kaptır buradan, Strasburg'a in...



Sinan Ozgen


En son sinanozgen tarafından Prş Eyl 09, 2004 10:14 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
Zerocool
Yeni Kullanici
Yeni Kullanici


Kayıt: Dec 21, 2003
Mesajlar: 38
Nerden: İstanbul

MesajTarih: Pts Ağu 09, 2004 5:38 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Devamı nerde yaws . icon_question.gif Çok heyecanlı gidiyordu . Bu arada sinan abi sen şu scooterlarla çoğu touringdedn çok yol yaptın herhalde.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
Ilker
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Aug 13, 2003
Mesajlar: 2531
Nerden: Bruksel

MesajTarih: Prş Eyl 09, 2004 8:36 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Kaldigimiz yerden devam...





Spa'da yemlendikten sonra yola koyulduk. Saat gec olmus, aksama Starsburg'a varmamiz lazim, kalacagimiz evin anahtarlarini alamazsak o aksam cinar altinda yatmak var. O yuzden haldir-haldir moduna gecip otobandan mumkun oldugunca hizli gitmeye calisiyoruz. "Mumkun oldugunca" diyorum cunku Sanco-Panco'nun karakacani, bi tarafina nef yagi bile sursen 100'u gecemiyor. Otobanlardaki kamyon sollamalari bile benim icin stres oluyor

"Acaba gecebildi mi? Burada sollamaya ciksam mi? Arkadan gelen sIkIstIrmasin cocugu?"

seklinde.

Boyle Luxemburg'a kadar geldik. Bir saattir yoldayiz neredeyse. Nedense bir boyun agrim var, sebebini anlayamiyorum. Sinan'la bulusmaya giderken de otobandaydim, gayet rahattim. "Allah Allah, oturusum bozuldu herhalde" diyor ve egerin uzerinde maymun gibi bir oraya bir buraya dolasiyorum. Yok Allah yok, rahat edemiyorum bir turlu.

Luxemburg'da atlari yemledik. Biraz mola veririz diye dusunuyorum. Cektim kenara, Sinan'in gozler endiseli bakiyor. "Durmayalim, yetisemiyecegiz" diyor. Peki deyip devam ediyoruz. Gene otobandayiz, Luxemburg'dan cikmak uzereyiz. Ama o ne? Kaska birseyler carpiyor. Yagmur basladi. Oy oy oy, benim icin en kotu haber.

1) Hava sicak diye ustumde deri ceket var. Yarim saat sonra islanmaya baslayacagim.
2) Botlar yazlik bot. Balikci sandali gibi, su bi tarafindan giriyor, obur tarafindan cikiyor.
3) Motor yagmuru sevmiyor. On silindiri kaybetmem an meselesi.

Sinan tam tesekullu, hemen inip yagmurluklari giyiyor. Yola yagmur altinda devam. Fransa'ya girdik. Yagmur abardi artik. Ayaklarimin usudugunu hissediyorum. Bir yerde dayanamayip saga cekiyorum, boyunlugu takacagim.




Bir yandan da "Benzinci olsa da girsek Sinan, usudum ben. Sicak birseyler iceriz." diyorum. "OK" deyip yola devam ediyoruz. Az sonra tabela goruyorum, benzinciye 10km var. Harika! O gazla istemeden biraz tempom artiyor. 3-4 kamyonu sollamayi bitirdikten sonra Sinan'i goremiyorum. Sagdan yavas yavas devam ediyorum, nasilsa bitince gelecek arkama. Bu dusuncelerle benzinciye giriyorum.

"Bu ne yagmur be Sinan yaz ortasinda?"

diyerek arkama donuyorum, 98 oktan benzin pompasi beni dinliyor dikkatle. Sinan filan yok. Bin turlu kotu senaryo yazarak bekliyorum, gelen giden yok. 15 dakika sonra umidi kesip benzin aliyor ve bir sonraki donusten donup aramak uzere yola koyuluyorum. Otoban sonundaki giselere geldigimde icime su serpiliyor (deri ceketi delip icime isleyen sulardan bahsetmiyorum icon_wink.gif ), Sinan orada durmus beni bekliyor. Benzinci civarinda vizoru bugu yapmis. Onunla ugrasirken benzinciyi kacirmis.

Neyse, haldir-haldir giderek Strasburg'a variyoruz. Anahtarlari alip eve yerlesiyoruz. Yarin ne halde uyanacagimi dusunmemeye calisarak yataga gidiyorum.

Ertesi sabah muhtesem bir gunesle uyaniyoruz. Dun yagan yagmur hic olmamis sanki. Agzim burnum sismis, grip olmusum. Ugurlar ola. Abaniyorum vitamine. Dunku yorgunlugu atmak icin 1 gun tura ara veriyoruz. Strasburg'u gezecegiz.

Burasi acayip sirin bir sehir(cik). Eski sehir su kanallari arasinda kaliyor. Binalar 1400'lerden filan kalma. Nasil korudularsa artik icon_rolleyes.gif

Modern Starsburg sokaklari boyle:



Eski sehir ise boyle:










Kanallar insan yapimi. Bu yuzden aralarinda seviye farklari var. Gezi tekneleri gidebilsin diye bunlarin arasina asansor yapmis adamlar.



Tekne giriyor bu kutu gibi yere. Arkasindaki kapaklari kapatiyorlar. Ondekileri acip yavasca su dolduruyorlar asansore. Seviyeler esitlenince kapaklar aciliyor, tekne ilerlemeye devam ediyor.





Boyle koca bir sehir turu attiktan sonra eve gidip biraz dinlendik. Aksam geri geldigimizde sehirde ve kanallarda isik gosterisi oldugunu ogrendik. Toplam 12 ayri noktada yapiliyormus gosteriler. Biz yemek olayini biraz abartinca sadece 3-4 tanesini gorebildik.








Saati sabahin 1'i edip eve donduk. Yarina uzun bir gun bizi bekliyor gene. Sarap rotasi denen yoldan baslayip Lozan'a kadar gidecegiz. "Gumrukten gecis sorun olacak mi?" endisesi ile yataklara gidiyoruz. Demir atlar evin onunde bekcilik yapiyor...



Bir sonraki bolumde: Ummadik konuklar ve yola gene gec cikis. Ne zaman biticek zamana karsi yarisimiz icon_rolleyes.gif icon_rolleyes.gif icon_razz.gif ?
_________________
Entia non sunt multiplicanda praetar necessitatem¹...


Ilker Eryilmaz
2004 Suzuki SV650 S
Belcika/Bruksel
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
Invisible
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Non 0, 0000
Mesajlar: 1825

MesajTarih: Prş Eyl 09, 2004 9:19 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Devam devam devam
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
ozyoz
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Sep 25, 2003
Mesajlar: 257
Nerden: Istanbul

MesajTarih: Prş Eyl 09, 2004 10:06 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Devamı için de bir ay beklemek zorunda kalmayacağız değil mi ? icon_wink.gif
Hadi bekliyoruz icon_smile.gif
_________________
Özden GÜNEY
F 650 GS- O BIR HAYDUT
www.womenriders.net
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger
Oytun
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Aug 05, 2003
Mesajlar: 746
Nerden: Izmir

MesajTarih: Prş Eyl 09, 2004 10:56 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

hadi hadi... azcik azcik yazip kudurtmak yok oyle adami...
devami ???
_________________
www.gamsizseyyah.com
www.fotokritik.com
----------------------------
M.Oytun PINAR
(Izmir'li "Homer")
532 5473288
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Ilker
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Aug 13, 2003
Mesajlar: 2531
Nerden: Bruksel

MesajTarih: Prş Eyl 09, 2004 6:28 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Arayi uzatmadan devam edelim...





Sabah erkenden kalktik, hava gene mukemmel. Dun motora binmemek biraz yaradi, toparladim kendimi. Ama yuz-goz hala sis. Sabah aksam multivitamin aliyorum, habire Fanta isemekten gIna geldi. Ama yapacak birsey yok. Yataga dusmekten iyidir diyerek iciyoruz.

Esyalarimizi topladik, kahvalti yapip yola cikacagiz. Yaninda kaldigimiz guzel insanlar sarap rotasini tarif ettiler. Baglar arasindaki kasabalari gecip ufak bir otoban sonrasinda Lozan'a inecegiz. Bu sefer vaktimiz de var, yavas yavas gideriz.

Bu planlarla kahvaltiya oturduk ama kaderin bizim icin baska plani varmis. Ev sahibimizin arkadasi geliyor kahvaltiya. Kadin Avrupa Parlamentosunda calisiyormus.

"Hadi size parlamentoyu gezdireyim"

diyor. Calisan yakini olmadan ziyaret yasakmis. "Bir daha nasil gorecegiz?" diyerek kabul ediyoruz. Hem surekli kapisindan dondugumuz su parlamentodaki adamlarla iki cift laf edecegiz. "Niye almiyonuz lan bizi topluluga?" diye hesap soracagiz.

Hep beraber arabaya dolusup yola cikiyoruz. Guvenligi gectikten sonra buyuk bir avluya geliyorsunuz.




Ortasina camdan bir top koymuslar. Artik neyi sembolize ediyorsa. Herkes gibi biz de onunde poz verdik.




Resim cekildikten sonra Sinan arkasini donunce soyle bir iteledim topu, yerinden kimildamadi. Gavur iyi yapistirmis. Guvenligin tepkisini cekmemek icin abartmiyorum, birlikte binanin icine giriyoruz.

Her taraf camdan yapilma. "Cam cimentodan daha ucuz olsa gerek" diye dusunuyorum.



Biraz ileride bir takim merdivenler var. Goze pek tanidik geliyor. Bunlar parlamento uyelerinin her toplanti sonrasi bulusup foto cektirdikleri merdivenler degil mi? O valla.



Hemen asagi iniyoruz. Etrafta parlamenter ariyorum ama yok. Olsa oracikta cozecegim Turkiyemin uyelik sorununu. Sansimiza kusup "En azindan kendimizi EU'ya sokalim" diyoruz. Kanuni Viyana kapilarini yikamamis ama bizim poza bakilirsa, Viyana'da duramayip Strasburg'a kadar fethetmisiz gibi.




Bu merdivenleri cikinca karsiniza kocaman bir salonun dis cephesi cikiyor. Icinde Avrupa meseleleri tartisilirmis. Simdi kimse olmadigindan bosmus. Girip bakiyoruz, hakikaten bos. Benim

"Parlamentor dovecegimden cekindiklerinden yalan soyluyorlar"

paranoyam bos cikiyor.





Artik ayrilma vakti geldi diyoruz. "Yok birakmayiz. Illa yemege geliyorsunuz" cevabi aliyoruz. Avrupa parlamentosunda bir yemek patlatip saati 14 ediyoruz gene. Ugurlar ola. Artik nasil Lozan'a yetiseceksek? icon_rolleyes.gif

Sonunda motorlari egerleyip yoldayiz. Bir-iki kaybolma sonunda rotanin ilk kasabasinda duruyoruz. Turizm Danisma'dan harita ve tarif aliyoruz. Sanco-Panco o arada karakacani ile ilgileniyor.



Karakacanin kuyrugu cikmis sadece, idare ediverin. Araya baska seyler karismis. Boyle tugladan bozma motorlar filan iste icon_razz.gif

Yol bilgilerini aldiktan sonra turumuza basliyoruz. Daracik yollarin etrafina serpistirilmis bir suru ufak koy. Hepsi sarap uretiyor, bagcilik yapiyor. Harikulade evler yol boyunca gorulmeye devam ediyor.




Bu eve sirtinizi verdiniz mi karsinizda sunu goruyorsunuz.



Simdi alican eline sarabini, gunes batarken bu manzara esliginde iceceksin. Peh peh peh...


Yollar daracik olunca hizimiz da 30-40 oluyor en fazla. Vaktimiz iyice daraldi. Bir an once otobana cikip en seri sekilde Isvicre'ye gecmek lazim. Son koyde mola verip kendimizi hazirliyoruz.





Mulhouse'a kadar otobandan devam ederek sinira giden daglara sapan yola geliyoruz. Otobandan cikmadan atlara son Fransiz arpasini veriyoruz. Bir dahakine Isvec arpasi tadacaklar.





Boyun agrisi artik dayanilmayacak hale geliyor otobanda. Superspor kullananlarin yavas tempo ile giderken neden tek ellerini biraktigini anliyorum, adamlarin bildigi varmis.

Otobandan ayrilinca tadim yerine geliyor. Ara yollarda ilerleyerek sinira yetismeye calisiyoruz. Daglari asip Isvicre'ye girersek karanliga kalsak da otobanda olacagimizdan sorun olmayacak.

Acelemiz olmasina ragmen guzellik gorduk mu durmaktan geri kalmiyoruz.



Ayni noktada motorlar dinleniyor.






Yola cikinca iyice arttirdik tempoyu. Zaten araba filan da kalmadi yolda. Isvicre'ye herkes Bern kapisindan otobani kullanarak girermis. Buralara kimse ugramadigindan ortalik cok tenha. Irtifa alinca hava da serinledi, degmeyin keyfime. Biraksaniz boyle, sabaha kadar surerim.

1 saat kadar gittikten sonra sInIr tabelalarini goruyorum. Basliyor iste stres. Acaba girebilecek miyiz? Konsolosluk web sitesine gore EU'da oturma izni olan Turk'un girebilmesi lazim ama ya gumrukteki adam sorun cikartirsa?

Aha kapi gorundu. Hicbir araba yok etrafta. Enteresan! Hizimi yavaslatiyorum ama adam el etmedikce durmaya niyetim yok. Klubenin icine bakiyorum. Yasli bir amca ile goz goze geliyoruz. Kafayla selam cakiyorum. Amcam selami alip elini sallayarak

"Yolun acik, kilicin keskin olsun er kisi"

diyor. Mujdeler olsun Isvicre'deyiz.






Isvicre'de hiz sinirlari cok onemli. Onemsemeyip basar gecerseniz, onlar da size basIp geciyor. O yuzden abuk sabuk yerlerde 30'a kadar indigimizi biliyorum. Sonunda 23 gibi hostelimizi bulup yerlesiyoruz. Gene perisan durumdayiz. Dus alip yataklara gidiyoruz. Yarin yolumuzun nispeten kisa olmasi ve bavulsuz binecek olacagimiz rahatligi ile uyuyoruz...



Yarin: Lozan golu cevresini gezis, sosyetik kayak merkezlerine tirmanis, Temmuz ortasinda kar gorme...


Not: Sinan, elinde harita programi duruyorsa gunluk aldigimiz rotalari postalayabilir misin?
_________________
Entia non sunt multiplicanda praetar necessitatem¹...


Ilker Eryilmaz
2004 Suzuki SV650 S
Belcika/Bruksel
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
sinanozgen
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 25, 2003
Mesajlar: 2136

MesajTarih: Prş Eyl 09, 2004 11:14 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Sanco Panco'nun günlüğü:

Don Kişot atının üzerinde çok yağmur yediği, pelerini de yağmur geçirdiği için hafiften üşüttü. Eve vardığımızdaki halimizi ancak sabah kalkınca kavrayabildik; dağılmıştık:



Ev sahibimiz mimarlık okumuş bir Saint-Michel'li, arkadasları da, o da sağolsunlar çok yardımcı oldular bize. Strasbourg'da evimiz olmuştu, daha ne olsundu:


Evimiz sarı binanın giriş katında idi. Motorları da solda görüldüğü üzere demirlere ve birbirlerine bağlıyorduk. Şehir merkezine ise benim eşek ile tek taşıt olarak inmek çok mantıklı bir fikirdi. Merkezde keşfetiğimiz "Istanbul Dönercisi" hem çok lezzetli-doyurucu, hem de ucuz bir çözüm oldu bizim için.

Don Kişot'un koymadığı bir kareyi de ben ekleyeyim; terazili su kanalları dışında açılır kapanır minik köprüler de var:


Yolun iki tarafını kralın adamları kesiyor, bir tanesi köprüyü açıyor, tekne de pır pır geçip gidiyor.

Bir de Don Kişot'un yeldeğirmenine takılarak havalara çıktığı yerden bir Strasbourg fotoğrafı, zor indirdim aşağıya; az ileride Ren Nehri, ötesi Almanya:



Ertesi gün Don'un da dediği gibi Parlamento binasının fethinden sonra yola çıktık. Bizi misafir eden dostlardan İsviçre sınırını nereden geçmemiz gerektiğini, Route de Vin, yani Şarap Yolu'na nereden çıkıp da Alsace şaraplarını tadacağımızı da öğrendik.


Şarap Yolu'na çıkmak için Obernai ilk durak idi. Burası çok güzel bir kasaba. Çok beğenerek dönüşte buraya mutlaka uğramayı kararlaştırdık. Don'a dedim ki; "Yahu hep bizim eşek ile çıkıyoruz, çek bakalım şu yağız atlarla resmimi". Onun üzerine çekildi bu resim:



Obernai'den aşağı doğru(güney), ben haliyle ikide birde durup fotoğraf çekiyorum. Don Kişot'un sabrı kuvvetliymiş. Yol o kadar güzel ki, o haliyle yola konsantre olmak istiyor, ben ise yolun fotoğrafını çekmekle meşgulüm:


Etrafımızda Alsace bölgesinin uçsuz bucaksız bağları...

Köy içinden geçerken yine duruyorum:


Bu Avrupa yolları çok acayip. Yol haritaya, harita yola hiç benzemiyor. İşaretleme olağanüstü ama o kadar çok işaret var ki, insanın kafası karışıyor. Yolculuğun başında; bir sefer ben fotoğraf için, bir sonraki sefer Don Kişot harita için duruyordu. Bir kaç defanın sonunda yolun böyle bitmiyeceğini anlayan Don, ben fotoğraf için her durduğumda açıp haritayı kontrol ediyor. Ben 8 aydır herhangi bir araç kullanmadığımdan hem eşek sürüp hem harita bakamıyorum. Benim eşeğin de sırtı çökük, sırt çantası koyamadığımdan, harita taşıyıcı tank çantasını Don kendi atında saklıyor. Ben Ilker'i hep şu şekilde görüyorum, ben onu öyle görünce bol bol fotoğraf çekerek harita okumayı tamamıyla kendisine yıkmış bulunuyorum:



"Evet Don Kişot neredeyiz söyle bakalım":


"Sanco, Selestat'dan anayola bağlanmamız, Mulhouse'a inmemiz lazım, bu kadar şarap yolu yeter, geç kalıyoruz"
"Tamam ama şu köye uğrayıp bir şeyler içmeden hayatta olmaz":



Köylerde bu yukarıdaki gibi çeşmeler-havuzlar çok var ve Don her fırsat bulduğunda kafayı çeşmesine daldırıyor. Şu evin karşısına oturup soğuk birşeyler içiyoruz:



Artık hedef Mulhouse, Alsace bölgesi otobanları, bölge referandumda istemedi diye parasızlar. Don Kişot yine durmuş harita kontrol ediyor, ben de Paris tabelası ile fotoğraf çekiyorum. Tabelada Paris olduğuna bakmayın, kulağı tersten gösteriyor:



Böylesine otoyoldan inmemizin sebebi vakit darlığı, daha sınır geçeceğiz. Benim eşeğin hali malum 100km/s'i geçmiyor. Aslında planımızda şu haritadaki fotoğrafta yolun solunda görünen Grand Ballon Dağları arasındaki yolları kullanmak vardı ama vaktimiz yoktu. Neredee o harita, demin de koymustum:



Mulhouse'dan Belfort'a dönüyoruz, ben Belfort tabelasını görünce yol İngiltere'ye gidiyor sanıyorum(Paris üzerinden transit), neden sonra ki Belfort'un az ileride, Peugeot'un başkenti bir endüstri şehri olduğunu görüyorum:



Burada her şey Peugeot, çoğu araba hafiften yağ yakıyor, normaldir Fransa'dayız...

Not: Şimdilik küçük bir ara, İlker sabah ekleme yapacağım, bekle...

Sinan Özgen
_________________
"Tomkedi"miz, Umut Akçalı'nın anısı önünde saygıyla eğilirim.
Aç Kapakları Norveç, Eicma Milano'dan banttan yayın
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
Ilker
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Aug 13, 2003
Mesajlar: 2531
Nerden: Bruksel

MesajTarih: Cum Eyl 10, 2004 7:50 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

sinanozgen demiş ki:

Not: Şimdilik küçük bir ara, İlker sabah ekleme yapacağım, bekle...

Sinan Özgen


Lozan gun 1 hazir Sinan. Senin rapor Lozan'a indigi anda ben de arkasindan yapistiracagim icon_wink.gif
_________________
Entia non sunt multiplicanda praetar necessitatem¹...


Ilker Eryilmaz
2004 Suzuki SV650 S
Belcika/Bruksel
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
sinanozgen
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 25, 2003
Mesajlar: 2136

MesajTarih: Cum Eyl 10, 2004 8:20 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Sanço Panço'nun günlüğü

Bu Avrupa yolları çok karışık. Allahtan Don Kişot iyi harita okuyor. Bu arada Alsace bölgesinden çıktığımız için otoyol tekrar paralı hale dönüştü. Gişelerdeki Turist Ofis'e uğruyoruz, 18:15 civarinda. Kapalı. Hemen bir fotoğraf çekiyorum, hazır durmuşuz:



Strasbourg'daki ev sahibimiz bize D437'den gitmemizi söyledi. Orada Morteau kasabasında kalmış uzun süre, eski Renault'u ile 4 saatte gidermiş, yol ve virajlar müthişmiş. Biz de buna güvenerek basıyoruz gaza... Biraz yanılarak da olsa D437'yi bulduk. Yol hakikaten güzel, arada bir eski kasabalardan geçiyor, Don Kişot'un koyduğu şu fotoğraf da Doubs'dan:



Yolun sonunda Morteau'ya varıyoruz. Burası enteresan bir yer; dağlardan aşağı inerken Morteau şöyle görünüyor, durmadığımız için internetten ek yapıyorum:



Bu ovanın bir kısmı Fransa, bir kısmı İsviçre. Fransız kasabası biraz boş gibi ama bir kaç kafede kalabalık genç topluluklar var. Yaşlılar herhalde yatmaya gitmiş.

Şimdi şu yolu kullanarak İsviçre'ye geçmemiz, Neuchatel'e gitmemiz lazım:



Don Kişot, ne gümrüğü olduğunu anlamadığımız(sanırım İsviçre) gişelerden atını mahmuzlayarak geçiyor. Ben onun sonradan söylediği gibi içerideki yaşlı memuru falan görmediğim için tam gaz geçmek sureti ile İsviçre'ye kahraman ispanyol, aman ne diyorum, kahraman Türkler olarak girişimizi yapmış oluyoruz.

Ancak büyük bir problem var, çok alıştığımız euro burada geçmeyen bir para. İsviçre Frangımız yok, arpayı Don, kredi Kartı denen, ne olduğunu anlamadığım bir şey ile alıyor. Neuchatel'e doğru, çok acayip tünellerden, tüneller arası köprü-yarı açık tünellerden geçiyoruz, havanın soğumasından irtifa kazandığımız anlaşılıyor.

Benim eşeğin-scooterin maşallahı var, tamam kabul, 100-110'u pek geçemiyor ama bastırmaktan korkmuyorum, çok beğendim bu Honda SH'yi...

Yolculuğumuzun en tehlikeli kısmını bana göre Neuchatel ile Lozan arasında yaptık. Hava çok karanlıktı, bizim gittiğimiz yönde çok sayıda şimşek çakıyordu, biz ilerledikçe yaklaşmamızdan, her an yağmur yiyecekmişiz gibi bir his doğmuştu içime.



Lozan'a doğru döndüğümüzde, otoban yapımının bitmediğini, tek şerit gidiş geliş bir yola sapınca anladık. O yolda yaklaşık 50km/s. ile karanlıkta epeyce bir yol gittik, yol tekrar otoban biçimini aldık. Çok sayıda sinek-böcekten şikayetciyiz, gece görüşünü çok engelliyor. Yağmur korkusu içinde, git git bitmeyen bir yolu bitirip, Lozan'a varıyoruz, 10.20 civarinda. Guest House'a vardığımızda, kapıdan o sırada çıkan kadın sayesinde, Don Kişot'un da önceden yaptırdığı rezervasyon desteği eşliğinde odaya yerleştik.

Manzara şöyleydi:



Karşıdaki karaltılar nedir bilin bakalım? Varmıştık sonunda...

Sanço Panço
_________________
"Tomkedi"miz, Umut Akçalı'nın anısı önünde saygıyla eğilirim.
Aç Kapakları Norveç, Eicma Milano'dan banttan yayın
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
Ilker
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Aug 13, 2003
Mesajlar: 2531
Nerden: Bruksel

MesajTarih: Cum Eyl 10, 2004 8:59 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Tatili yariladik, hadi hayirli olsun.

Aksam zifiri karanlikta sehre varinca neyin nerede oldugunu idrak edememistik. Sabah afyonlari patlattiktan sonra sehir turu atmaya karar veriyoruz. Hem biraz dinlenir, ogleden sonraki dag gezimiz icin enerji depolariz.

Ustumuzu basimizi giyinip merkeze iniyoruz, kahvalti yapmak lazim. Nereye gitsek? Tren garinin karsisinda erkenden acilan McDonalds var. Garin icinde de kruasan vs satan guzel bir dukkan. Ikisini ustuste koyup karnimizi doyuruyoruz.



Artik sehri gezebiliriz.

Lozan gol kenarinda ufak bir sehir. Sirtini daga yamacina yaslamis. Bir yerden otekine gitmek icin surekli irtifa degistiriyorsunuz ayni. Basladik rampaya sardirmaya, amac tepedeki katedrale kadar cikip sehrin yukardan gorunusune bakmak.

Yolda giderken ne kadar cok scooter oldugu dikkatimizi cekiyor. Her yerde motor park alanlari var. Denk geldikce bakiyoruz Sanco-pancoyla. Gavur atlisi neye biner, fikir telakkisinde bulunuyoruz. Bir detay dikkatimizi cekiyor.

Gavur, atini-esegini baglama ihtiyaci duymuyor. Anahtari aldigi gibi ayriliyor. Gece bile kilit vuran yok, oylece duruyor hayvanlar. Egitimliler belli ki kacip gitmiyorlar.

Baka baka giderken eseklerden biri dikkatimi cezbediyor. Kilit gibi birseyle duvara bagli. Sasirip yanina geliyorum.

Kilit dedigim elektrik kablosu cikiyor. Peugeot'nun yaptigi elektrikli scooter imis. Baglamislar oraya, yemleniyormus.



Rampayi tirmanmaya devam edip katedrale ulasiyoruz. Icini gezmek gibi bir niyetimiz yok. Ama onundeki bahceden sehir ayaklar altinda. Kirgin bedenimi dinlendirmek icin kenara oturuyorum. Sanco-panco iyice kendini kaybetti. Her tarafi fotografliyor. Hatta bazen iki elinde iki makine ile ayni anda cekiyor. Bu tatil yaramadi cocuga.







Kenarda kendi kendime otururken yakindaki evde bir hareket seziyorum. Camin onunde dolasan bi mahlukat var. Sinan'i cagiriyorum, gosterecegim. Bizimki hemen makineye yelteniyor. Poz iyi ciksin diye ses ediyorum.

"Psstt, bilader?"

"Ha, efendim abi? Yemek mi verecektin?"

"Pardon ya baskasiyla karistirdim."

Sinan o arada cekiyor hayvani.




Tura devam. Artik bayir asagi iniyoruz. Nispeten daha kolay. Hostel'imize cok yakin universite kampuslerinden birinde mola veriyoruz. Sehir bastan asagi yesille kapli. Gerci bu kadar yagmur yesem, ben de yeseririm herhalde.

Gol kenarinda oldugundan herhalde, korkunc bir nem var.





Turu bitirip ogle yemegi yemege EPFL universitesine gidiyoruz. Lise arkadasim arastirma gorevlisi olarak calisiyor. Iki cift laf eder, sonra da daglari gezmeye gideriz diyoruz. Zor da olsa cocugu buluyoruz ama toplantisi varmis.

Yemegi kendi basimiza yiyoruz. Olsun, karnimiz doydu bir sekilde. Artik yol vaktidir.

Nihai amacimiz golun dogusunda kalan ve kayak merkezi olan Gstaad'a gitmek. Yol kisa sayilir. 150-200km arasi. Bunun

100km'si otoban. Gene boyun agrisi cekerek otoban cikisina kadar sabrediyorum. Sonrasinda guzel yollar basliyor.

Iste Aachen'dan 1000km uzaga gelmemizin sebebi.





Kartpostal guzelligindeki kasabalar ve yollardan gidiyoruz. Gozlerim istem disi mor Milka inekleri ariyor. Goremiyorum. Sadece normal inekler var.

Asfalt kaymak gibi ve yollar genis olunca viraj almanin keyfine doyulmuyor. Yaz oldugundan trafik de yok. Belcika memleketinin duz ovalarindan sonra burasi merhem oluyor yaralarima.




Sanco-panco icin uzuluyorum arada. Keske kendi beygiri ile geleydi de yollarin tadina varaydi diyorum. Arada soruyorum, "cok guzel yollar, memnunum" diyor.

Yollar iyice koy yolu boyutuna inmeye basladi. Eldeki Avrupa haritasi ile rota cizmek iyiden iyiye zorlasiyor. SIk sIk durup hangi yoldan gidecegimize karar vermeye calisiyorum. Gene boyle durdugumuz bir anda yanimizdan bisikletli bir teyze geciyor. Az once onu sollarken motorcu selami vermistim. Simdi yanimiza gelip selami iade ediyor. Hizini kesmeden tirmanisina devam ederken arkasindan saygi duyarak bakiyoruz.





Biraz daha gidiyoruz. Sinan her koyde durmak istiyor. Ama vaktimiz cok yok. Aksama arkadasa yemege davetliyiz. Bizim gec kalma huyumuzu bildiginden sIkI sIkI tembihliyor "Yemege gec kalirsaniz hanim sizi oldurur. Ben bile elinden alamam".

Ne kadar durmak istemesem de navigasyon sorunlari yuzunden surekli duruyoruz. Gorunen kasaba tabelalarinin yok olmasi gibi bir hastalik peyda olmus buralara. Ben haritaya bakip yol tahmin ederken, Sanco-panco cevredeki guzellikleri download etmekle mesgul. Bakiyorum isi uzun, dinlenmek icin uzaniyorum.





Kim demis "Gerekiyorsa GS uzerinde uyunur" diye, buyursun SV uzerinde de uyunuyor.


Yola devam. Hedefe yaklastik. Gectigimiz koylerde kayak pistlerinin krokileri belirmeye basladi. Zaten binalar da ahsapa dondu. 3-4 koy sonra varacagiz, belli.





Tam bunu demisken onume bir gobek geliyor. 5 tane yol var. Tabelamiz gene kayboluyor. Haritaya bakiyorum, oklarin gosterdigi kasabalarin hicbiri yok. Ne yapacagiz? Sec begen al.

Yapilacak belli. Gidip birine soracagiz. Yakinda duran motorlar var. Plakalarina bakiyorum. Alman atcisi degil mi bu? Oyle valla. Yanasiyorum, en son 5 sene once kullandigim Almancamla;

"Hallo! Wie gehts Ihnen?" => Yani "Selamunaleykum agalar. Nerden gelip nereye gidersiniz?"

Hemen cevremi sariyorlar. Soruyorum "Gstaad nerededir diye?", grubun navigatoru 3 farkli harita aciyor onume.




Nerede oldugumuz o da bilmiyor ama haritadan geldikleri rotayi gostererek.

"Biz na su dagdan indik, simdi de bu daga tirmanacagiz. Senin dedigin kasabadan gecmedik. Demek ki sen aha bu sagdaki yoldan duz gideceksin."

Eyvallah diyorum ayakustu biraz daha sohbet ediyoruz. Her haftasonu Almanya'dan dolasmaya gelirlermis buralara. Zaten kuffarin aygirindan belli. Hepsi yol-yordam gormus, safkan Bavyera aygirlari.

Denilen rotada devam ediyoruz. 15 dakika gecmeden Gstaad karsimiza cikiyor. Diger kasabalardan farkinin ne oldugunu anlamiyoruz. Biraz daha buyuk, biraz da fazla oteli var.





Bir ucundan obur ucuna 15 dakikada yurunuyor. Etraftaki magazalara bakiyorum. Hermes, Gucci isimleri gozume carpiyor. Demek gercekten sosyetik bura.





Otel demisken, sahin tepesine deginmeden gecmek olmaz. Butun ahsap oteller arasinda peri masalindan firlamis gibi bir hali var.





Aslinda dikkatli incelerseniz bildiginiz 4 kose adi binaya iki tane kule ilistirmis adamlar, olmus sana kale.


Sehri bitiriyoruz. Artik geri donmek lazim. Sanco gitmek istemiyor gene. Son bir pozunu cekip ikna ediyorum. 25 dakika sonra yemek icin Lozan'da olmak lazim. Bizim temiz 1 saat yolumuz var.





Motorlara yaklasirken cesme goruyorum. Yalak goren her Turk'un yapacagi gibi aninda kafayi daldiriyorum. Ohh, Allahima sukur. Ferahladim biraz.







Sonraki 1.5 saat kostur kostur Lozan'a donuyoruz. Biraz gec kaldik ama abartmadik. Yenge bizi dayakla degil ama yemekle olduruyor. Patlayana kadar yiyoruz. Muhabbet sirasinda Gstaad'in unlu oldugu ozelliklerinden birini ogreniyoruz.


"Ayy inanmiyorum. Gstaad'a mi gittiniz? Orasi Victoria Beckham'in, David Beckham'i aldattigi yer!"


Aldatma anitinin neden dikilmedigini merak ediyoruz. Epey onemli birsey olmasi lazim, boyle heyecan yarattigina gore???




Yarin: Turun zevkinin zirve yaptigi Alp gecisi. Bu mudur? Budur...
_________________
Entia non sunt multiplicanda praetar necessitatem¹...


Ilker Eryilmaz
2004 Suzuki SV650 S
Belcika/Bruksel
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
Easyrider
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Mar 08, 2004
Mesajlar: 409

MesajTarih: Cum Eyl 10, 2004 9:28 am    Mesaj konusu: Müthiş... Alıntıyla Cevap Ver

Sevgili Sinan ve İlker,

Kıskanılacak bir tur yapmışsınız. Müthiş bir ikili (film adı gibi oldu) olmuşsunuz.

Tebrik ediyor ve yazılarınızı dört göz ile bekliyorum.

Sevgiler...

Not: Çanta kilit yazısına cevap vereceğim. (çok kolay).
_________________

Easyrider
Can ŞENER, Ankara.
Yamaha Fazer FZ6 '06 - "Scarlet"
"Yamaha Ya Hiç.."

"O'nun Süvarisi"
Member Of Chamber
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi
mountain_human
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: May 27, 2004
Mesajlar: 116
Nerden: Van

MesajTarih: Cum Eyl 10, 2004 9:34 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Harika bir gezi gerçekleştirdiğiniz anlaşılıyor. Yemek ve köpek öldüren fotoğraflarının olmaması dışında nefis fotoğraflar çekmişsiniz. Ayrıca küçük-büyük motor ayrımı yapmamanıza ve neşenizi bozmamanıza da hayran oldum. Bu arada gecelemek için çadır filan kullanmadınız mı? Yemek işini nasıl hallettiniz. Hep lokantalarda mı yediniz?
Saygılar.
_________________
. ,o o
_< < _\_
O> > /O
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder AIM Adresi Yahoo Messenger MSN Messenger
Mesajları göster:   
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi Forum Ana Sayfası -> Geziler/Toplantilar Tüm saatler GMT
Sayfa Önceki  1, 2, 3, 4, 5  Sonraki
2. sayfa (Toplam 5 sayfa)

 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
Forums ©

   
 

All logos and trademarks in this site are property of their respective owner. The comments are property of their posters, all the rest © 2002 by me
You can syndicate our news using the file backend.php or ultramode.txt